“MüzEkol” IMOGA İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi Koleksiyon Sergisi

TÜRKİYE’DE
ÇAĞDAŞ ve ÖZGÜN BİR
BASKI RESİM MÜZESİ:
IMOGA
Ressamın beyni gördüğünü kaydetmekle başlar ve
ileride bir gün ne zaman, nasıl yeryüzüne çıkacağı,
ne şekil alacağı ufkunun boyutu ile belirlenir. Aslında
yaşamının tümüdür sanatçı için varolan; yaşanmış,
biriktirilmiş ve günü geldiğinde bir renk, bir biçim, bir
söylem olarak şekle dökülmüş olan.
Eğitimci ve yenilikçi sanatçı kimliği ile çağdaş özgün
baskı sanatı alanına öncü bir etkisi olan Süleyman
Saim Tekcan’ın da vizyonunda, Türkiye standartlarını
dünya standartlarına ulaştırma amacı ve ülkemizin
gelişmesinde atılan bu büyük adımın önemli bir
parçası olmak vardı…
Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan İstanbul, gerek Asya
ve Avrupa arasındaki köprü konumu ile, gerekse en eski
medeniyetlere ev sahipliği yapması açısından, sanatın varolması
ve gelişebilmesi için dünyanın önemli merkezlerinden biri
konumundadır.
İstanbul’da Avrupa sanatının gelişmesi 19.yy’da, Türkiye’nin
ilk sanat okulu olan Mektep-i Sanayi-i Nefise’nin kuruluşuyla
başladı. 1930’lu yılların sonlarında Paris’ten, resim bölüm
başkanlığına getirilen Leopold Levy, burada kurduğu gravür
atölyesinde, bugünün çok önemli gravür sanatçılarını
yetiştirmiş ve Türkiye’de özgün baskı sanatının gelişmesindeki
ilk tohumları serpmiştir. Devam eden zamanda Türkiye, 1900’lü
yılların ikinci yarısına doğru tanıştığı dünya standartlarındaki
“özgün baskı resim” kavramına, pek çok faktörün de bir araya
gelmesi ile daha yoğun biçimde yakınlık ve bilinç kazanmıştır.
Bu süreç içerisinde önemli rol oynayan faktörlerden en
belirleyicisi hiç kuşkusuz ülkenin önde gelen güzel sanatlar
eğitimi veren üniversitelerinde, özgün baskı tekniklerinin
öğretilmeye başlanması ve bu tekniklerle üretim yetkinliği
kazanan sanatçıların yetiştirilmesi oldu. Yine bu dönemden
itibaren uluslararası özgün baskı bianellerine katılan ve bu
alanda Türkiye dışında da özgün baskı konusundaki üretimleri
takip eden, iletişim kuran, eğitim ve Türkiye’de özgün baskı
resim alanındaki üretimin ve izlenimin oluşması, yerleşmesi
ve üretimini bu alanda yoğunlaştıran, uzmanlaştıran sanatçı/
eğitimciler kazanılmaya başlandı.
Özgün baskı resmin gelişimi adına ilerleyen bu çizgide,
uluslararası standartlarda önem taşıyan bir başka gelişme daha
yaşandı ki bu, Türkiye’de ve dünyada bugün geldiği noktada
çağdaş bir kurumsal model olarak karşımıza çıkmaktadır:
1974’te temelleri mütevazi bir sanatçı atölyesi olarak atılan
ancak geçen otuz sene içinde dünya standartlarında bir nitelik
ve nicelik kazanarak bir müzeye dönüşen bir yapıdır…
Süleyman Saim Tekcan Özgün Baskı Atölyesi’nden
IMOGA’ya ulaşan bir sanat yolculuğu…
Her şeyden önce ülke gençliğine hizmet vermek amacı ile
tutuşan genç bir eğitimci, idealist bir insan olarak yola çıkan
Süleyman Saim Tekcan için özgün baskı, yaratım dili için
cazibesi olan bir resim türüydü ki, 1960’lardan başlayarak,
sanatçının tüm dönemlerine damgasını vurdu. Tekcan’ın sanatçı
kişiliğinde tüm yaratım süreci boyunca öne çıkan araştırmacı,
yenilikçi ve kendini yinelemeyen kişiliği; keşif özellikleri
uçsuz bucaksız, geniş olanaklı ve bir o kadar da bilinmeyenle
dolu baskı resim tekniği ile bütünleşti. Ve tekniklerinde artan
hakimiyeti, özgün baskının olağanüstü zengin imkanlarının
verdiği heyecan ve coşku ile, bu alanda sadece üretmekle değil,
sanatçılığı kadar önde tuttuğu eğitimcilik ruhu ile de özgün
baskının ülke çapında yaygınlaşmasını sağlamak için, başarılı
sonuçlar doğuran girişimlerde bulundu.
Süleyman Saim Tekcan, güzel sanatlar eğitimini tamamlayıp,
yaşama bir eğitmen ve sanatçı olarak adım atma döneminde
yaşam misyonuna dair durumunu sorguladı. Bu sorgulamanın
sonucunda vardığı kanı şuydu: Türkiye’de çağdaş uygarlık
düzeyine ulaşma hedefinde önceliği oluşturan eğitim
sadece okullarla sınırlı kalamazdı, bunun için toplumsal
bazda, sosyal ve yaygın eğitimin gereği kaçınılmazdı.
Tüm uygar toplumlarda medeniyetin en önemli ölçütü
toplumların kültür ve sanatta ulaştıkları seviyedir: Sanatın
geniş kitlelere ulaşabilmesi için her anlamda erişilebilir
olması gereği, bu gelişme için bir önkoşuldu. Bu bilinçle,
gerek kendi sanatsal üretimi açısından araştırma ve deneysel
gelişime açık olan üretim imkanlarını sunması ve gerekse sanat
eserinin tekillikten çıkarılarak çoğul paylaşıma olanak tanıması
ve bu yolla da maddi anlamda erişilebilir bir boyuta imkan
vermesi açısından, sanatçı, tüm sanatsal üretiminde özgün
baskı resmi öncelik olarak benimsedi.
Türkiye’de pek çok üniversitede özgün baskı atölyelerinin
kurulması ve eğitiminin başlatılmasının yanı sıra 1974
yılında, Türkiye’nin ilk profesyonel özel atölyesini kurdu. Sanat
eğitimciliği ve üretimciliğini yoğun bir tempoda sürdüren
Süleyman Saim, tüm makine donanımını Almanya’dan
getirdiği örnek projeleri uygulayarak, kendisinin oluşturduğu
bu atölye ile Türkiye’de özgün baskı resim adına önemli
bir örnek oluşturdu. Başlarda sadece kendi üretimi için
düşündüğü atölyesinin imkanlarını çok geçmeden döneminin
önemli sanatçılarına ve eğitimcilerine de açma kararı aldı. Bu
kararın altında; sanatın yaygınlaşması adına sanat izleyicisinin
farklı beğenilerine cevap verecek çeşitlilik ve boyutta sanat
eserinin üretilebileceği olanakların oluşturulması ve henüz
özgün baskı resim ile tanışmamış ancak sanatsal başarı adına
büyük önem taşıyan sanatçıların, bu tekniklerle tanışarak
üretim aşamasında önünün açılması amacı vardı.
Bu amaçla kısa sürede oluşturduğu tüm teknik imkanları,
özgün baskıda ulaştığı üstün bilgi ve tecrübesi ile birlikte tüm
sanatçıların katılım ve üretimine sundu. Kuruluşunun 10. yılı
olan 1984 yılında, Çamlıca eteklerindeki yeni binasına taşınan
atölye, burada genişleyen olanakları ve gelişen kimliği ile
uluslararası alanda da tanınan ismini aldı:
Artess Özgün Baskı Atölyesi…
Sanatçılar buradaki çalışmalarına karşılık belli bir bedel
ödemek yerine -bugün kabul gören ressam ve heykeltraşları
tanıtan A.B.D.’deki baskı kuruluşlarında uygulanan sistem gibibaskılarından
bir bölümü atölyeye bıraktılar. Tekcan’ın baskıya
olan bağlılığı, sırf yaratma sürecinden keyif almasından dolayı
değil, aynı zamanda ekonomik, politik ve pratik anlamda
ülkesini geliştirmeye yardımcı olma isteğinden dolayı da
sanatçılar arasında fikir alışverişi yaptığı bir merkez konumuna
geldi. Zamanla burası, Amerika ve Avrupa’daki baskı
merkezlerinde görülen bir anlayış ile sanatçıların bir araya
geldiği, sanat hakkında konuşulup, tartışılan ve aynı zamanda
da üretim yapılan bir mekan oldu. Günümzde ise tümüyle
amaca yönelik olarak inşa edilen özel bir binaya taşınan Artess
Özgün Baskı Atölyesi, 2004 baharından bu yana, oluşumuna
olanak sağladığı daha kapsamlı bir kurumsal yapının çatısı
altında üretimine devam ediyor.
Ve atölye, otuz yılın deneyimi, eser ve tecrübe birikimi ile
yeni bir boyutta tekrar inşa edildi:
IMOGA – İstanbul Museum of Graphic Arts / İstanbul
Grafik Sanatlar Müzesi.
IMOGA, Anadolu yakasında, Acıbadem ile Göztepe arasında,
yine Çamlıca tepesinin eteklerinde konumlanan bir muhitte,
gelişmekte olan Ünalan mevkiinde ana üretim ve sunum
binası olarak yapılandı. 2000m2 kapalı alana sahip binanın
çeşitli etkinlik ve amaçlara hizmet etmek üzere kurgulanmış
altı katı bulunuyor. Giriş ve altındaki iki kat ile beraber toplam
1100m2 sergileme alanı olarak tasarlanan bölümde, sürekli
koleksiyondaki eserler dönüşümlü olarak sanatseverlere
sunuluyor. Binanın birinci katında Artess, Süleyman
Saim Tekcan Özgünbaskı Atölyesi üretim ve çalışmalarını
sürdürmeye devam ediyor. İkinci katta Heykeltıraş Ali Teoman
Germaner’in heykel atölyesi sanatseverleri karşılıyor. Binanın
en üst katında ise müzenin kapsamlı sanatsal etkinliklerine ev
sahipliği yapacak çok amaçlı bir salon bulunmakta. Dünyadak
karşılığı ile gerçek anlamında bir müze kavramına yaklaşılması
amacıyla mekanda, görsel sanatların yanı sıra sanatın çeşitli
alanlarındaki üretimler için de imkan yaratılıyor. IMOGA
bünyesinde yine dünya standartlarında bir eser arşiv sistemi
bulunuyor. Tüm envanterin dijital ortamda belgelendiği
sistem, yakın gelecekte sanal ortamda da hayata geçecek
olan müze sitesinin altyapısını oluşturuyor. Ayrıca, müzenin
gerektirdiği yan fonksiyonlar olan çerçeve atölyesi ve fotoğraf
stüdyosu da binanın içinde bulunan diğer gereksinimler
arasındadır. Yönetim ofisleri, toplantı bölümü ve grafik
tasarım ofisinin konumlandığı çatı katı ile müzenin mekanları
tamamlanıyor. Tüm katlarda bulunan birer stüdyo daire
ise atölyede çalışmak üzere gelen yabancı sanatçıların, bina
içinde misafir edilmelerine olanak sağlıyor. Böylece üretilen
eserlerin uluslararası sanat alanında gördüğü kabul ve
atölyenin olanaklarının uluslararası boyutta sanatçılara
açılmış olması, IMOGA’yı dünya boyutunda konumlanan
bir kurum statüsüne taşıyor.
Artess Özgün Baskı Atölyesi’nde Türk ve yabancı sanatçılara
gravür, ipekbaskı, linolyum, litografi gibi çeşitli özgünbaskı
tekniklerinde eserler üretebilecekleri her türlü üretim
imkanları sunulurken, sanatçılar bizzat yürüttükleri kendi
üretimleri esnasında, atölyenin uluslararası boyuttaki bilgi
ve sanat tecrübesinden de faydalanma imkanı buluyorlar.
Artess anlayışı; özgünbaskı teknikleri, sanatçılar tarafından bir
‘çoğaltma’ tekniği olarak değil, aksine özgün bir eser üretmede
özgün baskının teknik olanaklarının getirileri ile sanatçılara
yeni yaratım imkanları sunan bir ‘yaratma’ tekniği olarak
algılanır. Bu anlayış çerçevesinde sunulan teknik danışmanlık
ile atölyede üretilen eserlerin özgünlüğü, üretim kalitesi ve
özgün baskı yetkinliği Artess güvencesi altına alınmış olur.
Artess Özgün Baskı Atölyesi ve IMOGA için güvenirlilik ve
sanatsal etik gerek sanatçıların üretimi açısından, gerekse
özgünbaskı alıcısı açısından son derece önem taşır. IMOGA
prensipleri sayesinde, sanat üretimi etiği her yönü ile üretim
ve satış aşamasında titizlikle kontrol altında tutulur, sanatçı
ve sanat alıcısının hakları karşılıklı olarak korunur.
IMOGA, ellinin üzerinde Türk ve yabancı sanatçının ürettiği
1000’i aşkın eser ve 30’un üzerinde sanatçının bağış ve satın
alma yolu ile koleksiyona katılan 200’ün üzerinde eser ile,
dünyanın sayılı özgün baskı resim koleksiyonlarından birine
sahiptir. Bu etkileyici sistem ve sonucunda ulaşılan koleksiyon
boyutu ile IMOGA, kendine tüm dünya sanat çevrelerinde
haklı bir yer edinmiş, Türkiye’nin öncü bir sanat kurumudur.
Ve Süleyman Saim Tekcan’ın Türkiye’deki çağdaş ve kültürel
hayata olan katkısı, uzmanlaştığı özgün baskı alanı kadar
evrensel bir boyut taşımaktadır.